Friday, May 25, 2012

HATASIZ KUL OLMAZ


Hatasız kul olmaz demiş Orhan baba, yetinmemiş ardında da hatamla sev beni deyivermiş Hay Allah! Bu konuyu masaya yatırıp biraz sosyolojik acıdan otopsi yapmak istedi canım.
Birinci kısım gayet anlaşılır, doğru mudur, doğrudur. hangimiz hatasızım diyebilir ki, gerçi bazılarımız der ama kendileri bile bu yalana inanmadıkları için onların da iclerinden hatalıyım dediklerini varsaymak durumundayız. Iddia kabul edildi. Otopsiye devam. Ikinci kısıma gelince, iste isin bu yönü biraz derin. Geniş cerceveden bakinca herkesin “hatasına ragmen birini sevme” deneyimi az da olsa olmuştur. Anne babalar cocuklarını öyle sever, aşıklar da sevgililerini öyle sever. Peki ya normal ilişkilerde, hani arkadaşlar, patronlar, elemanlar, komşular, apartmanin altındaki bakkal, tinerci cocuklar, fenerbahceliler mesela, kolay mıdır hatasıyla sevmek birini. Simdi diyeceksiniz ki Orhan baba bu şarkıyı sevdiğine soyledi.. Olsun, biz Orhan babamıyız. Surda otopsi yapıyoruz degil mi. Soruyorum size, niye herkes herkesi hatasıyla sevmez? Bu yüzden insanlık hakkında suc duyurusunda bulunacagım, AYRIMCILIK yapıyorlar, yargılansınlar.. Canlarının istediğini herseyiyle seviyorlar da istemediğini yerden yere vuruyorlar. Sorarım niye? Çünkü hatalı kisi zararlıdır. Kahrolsun zararlılar. Oldu mu? Hatalıları bıraktık kendi koşelerinde, dışladık, tiksintiyle baktık yüzlerine, aşağıladık, alay ettik, yetinmedik dedikodularını ceplerimizde taşıdık her gittigimiz yere serptik biraz, yeşerip çiçeklensin, çiçekler dikenli olsun biraz da onlar yırtsın diye, yetmedi şikayet ettik, yetmedi yüzlerine vurduk, beter olsun hatalılar, Oldular mı? Oooo…duralım bir dakika. Hani hatasız kul olmaz dı. Ucu bize de dokundu..Hepimiz beter olalım o zaman. Dağıttık kadavrayı, nasıl toparlayacağız şimdi..
Simdi suraya kocaman bir şey çiziyorum      O       gördün mü. Ne bu? Cember? Ne çemberi? Toparlıyoruz işte. O çember, sen ve ben ve biz ve onlar ve ötekiler. Hepimiz o çemberin üzerindeki noktacıklarız.. Ayrı ayrı gibi görünen noktacıklarız.. Dışardan bakana çember icerdekine nokta, dısı seni içi beni yakar diyeceğim ne alaka... Simdi çemberdeki noktalardan birini “beter edelim” çıkaralım çemberden. kahrolasıcayı. Ne oldu? Delindi ayol damlatıyor çabuk bir kova yetistirin. S oldu çember.. Ay şimdi de I oldu.. nerde kaldı su kova artık getirmeseniz de olur çember yerlerde sürünüyor _____ oldu.. Biraz mübalağalı oldu biliyorum ama olsun, hatasız kul olmaz.
Simdi yine basa döneceğim, hatayı gören ana-baba yavrusuna ne yapar onu düsünelim. Bırakırlar mı hatayı öyle ozgürce büyüsun diye. Hatanın türüne göre çocuklarını dizlerinin dibine oturtup konuşup, sevgiyle ögut vereni de vardır, hatasını tekrarlamaması icin cocugun kaldırabıleceği bir ceza vereni de. Amma velakin illaki sevgi de vardır beraberinde. Duzeltme arzusu vardir. Bilir cocuk sevildigini, sevildigini bildiği icin de yavas yavas hatasını köreltir. Burda ana babanın kullandığı yöntem terbiyeden öte Sevgi’dir. Oysaki sevgisiz bir terbiye hatayı körükleyip inatla büyümesine sebep olur. Bu çekirdek ailedeki modeli genele yaymak ne kadar zor? Senin benim gayretim kadar kolay aslinda. Aynı çemberdeyiz sonuçta, ben anlayısla ve sevgiyle senin kusurunu farkedip, onu düzeltmeni sağlarsam, sen de yanındakinin ve benim, bu kadar basit aslında..
Gaffar kusurları bagışlayan, suçluluk ve utanç duygusu taşıyanı temizleyen, kusuru düzeltici dönüşümlerin degişimlerin olmasını, kötülüklerin iyilige dönüşmesini saglayan ve huzura erdiren demek. Içimizdeki Gaffar’i uyandıralım.. Hepimiz icin..
Gelelim benim hikayeme, benim derdim en çok kendimleydi bir zamanlar (çok eski degil o bir zamanlar), kendi kusurlarımı çok abartıyor ve eziyet ediyordum kendime fazlasıyla, niye öyle dedim, niye böyle yaptım, onu mu incittim, bunu mu beklettim, benim yüzümden dünyaların battıgını sanar pireyi deve yapardım, Başkası size eziyet etse ceker gidersiniz kolayca ama insanın kendine ettigi eziyetten kacısı da oyle kolay degil, hele de yanınızda yakınınızda bunu körükleyen "Senin Yüzünden"ciler varsa ve de "mükemmelliyetci" bir annenin elinde büyümüşseniz. Zamanla kemikleşiyor "Benim yüzümden" diye düşünmek.. Neyse, gün geldi ne oldu bilmiyorum kendimle hesaplaşmalarımı yazmaya basladım.. Ben bana karşı kıran kırana kanlı mücadelede.. O savaşma sırasında Gaffar dostum "yargılayan bana" bir gözlük verdi, çok güclü bir gözlük, taktımmı beni, "yargilanan ben"den uzaklastirdigi gibi ustelik bir de onu cocuk kılıgında gösteriyordu. Gözlügü takar takmaz artık yargılayamaz oldugumu farkettim, çünkü hatayı yapan cocuga kızamıyordum, ona sevgiyle bakıyordum, onu herseyiyle seviyordum, büyüttügüm cocugum gibi. Tıpkı Caglama nasıl anlayıs gosteriyorsam cocuk ben'e de oyle anlayıs ve sevgi gösterebiliyordum. O günlerde ciddi dönüşümler oldu. Gaffar hep yanımdaydı ve hemen gözlügü uzatıveriyordu artık bana. Kendimle savaşım bitti çok şükür. Icim huzurlu. Bu hayata düşe kalka, hatalar yaparak dogruları ogrenmeye geldigimi biliyorum ve kendimi seviyorum. Herşey daha kolay akıyor artık.... Hepinize Gaffar gözlüklerı yagsın diliyorum, hem kendimize hem de herkese sevgi ve anlayışla bakıp yapıcı dönüşümlere vesile olalım dilegiyle ..
Sevgiyle
Gunay




 

Istemek ve Vermek

Inayat Han'dan ozetleyerek Turkce'ye cevirdigim bir parca:

"O kim ki birsey ister, istedigi seyden daha kucuk hale gelir.
O kim ki birsey verir, verdigi seyden daha buyuk hale gelir.
Her vazgecis kisiyi mukemmeliyete tasiyan bir adimdir.
Vazgecis, dinin, kanunun, gelenegin yada kurallarin zoruyla birakmak degildir. Vazgecmenin ozu, istemekte yatar. Ruh biraktigi seylerin degerinden daha degerli oldugunda gerceklesir gonullu vazgecis. Sahip olunanlarin - zenginlik,guc, konum, malmulk- degeri de kisinin ruhunun gelismislik duzeyine gore degisir. Oyle donemler vardir ki oyuncaklar hazinesidir insanin, ama gun olur hepsini bir kenara koyar. Oyle gunler vardir ki bakir paralar herseyidir, gun olur altinlarini dagitir. Kulubesi cok degerliyken bir zamanlar, an gelir sarayindan vazgecer.
Ilerlemeye, yukselmeye giden her adim vazgectigimiz adimlardir.
Cok zengin oldugu halde yoksulluktan sarsilir kimileri, ve bazilari vardir ki beskurussuzdur ama dunyanin en zengini odur.
Anlamadigimiz seyler, ihtiyac duydugumuz seyler onemli gorunurler, oysaki anlamamiza engel olan perde kalktigi anda onlarin bir HIC olduklarini anlariz."

Hayir da Ser de bir nimet

Bazen hersey tikirindadir, sagligimiz yerinde, sansimiz acik, hava gunesli, isimiz guvende, sevdiklerimiz yanimizda.. gunler birbirini kovalar gider.. Bazen de hic yoktan! bir ruzgar eser, savurup devirmek istercesine bizi.. Gider elimizdekiler.. bozulur duzen.. afallar kaliriz.. Hemen isyanlara yonelir kimisi, niye ben, niye simdi, neden neden, panik icinde cirpinmaya, kendine acimaya, etrafi suclamaya baslayanlar vardir..

Oysaki orada bizim kolayca anlayip kavrayamadigimiz mukemmel bir zeka, bilgelik ve bilgi kaynagi var. O, guzelligin yaraticisi, maddi manevi bollugun sunucusu oldugu gibi, guzele giden yolu acmak icin zorluk ve sikintilarin da yaraticisi.. Guzele, iyiye , hayirlisina erismek icin neye ihtiyacimiz varsa bize onu veren. Onun bilgeligi kusuru duzeltmek ve dogru yolu gostermek icin gun olur disardan zarar verici gibi gorunen etkiler olarak dusebilir uzerimize.. “Demek ki buna ihtiyacimiz varmis” diyebilmek.. ne zordur, ne buyuk bilgelik, ne cok yasanmislik ister bunu diyebilmek.. Birgun bunu farkederiz ama, olaylarin uzerinden zaman gecer ve uzaktan tum olanlar silsilesini gozlemledigimizde, vay be, benim icin o an korkunc bir bela gibi gorunen sey, meger benim sunlari bunlari anlayip ogrenmem icinmis deriz.. O gunler olmasaydi bugune varamayacagimizi goruruz.
Bir arkadasim ust uste aksiliklerle calistigi sirketlerde isten cikarildi bir donem, bu durum onda ciddi bir korku ve guvensizlik yaratti. Kendini guvende hissedebilmek icin bazi sertifikalari cebe atayim bari diye biraz emek harcadi ve eskiden cok gozunde buyuttugu konulari calisti, ogrendi, sinavlari gecti ve sertifikalari aldi. Bu surec onun kendini yeniledigi, hayattan ne istedigini ortaya koydugu, ozguvenini tazeledigi ve kendini donusturdugu bir donemdi. O bunlari yaptiginda cark terse donmeye basladi, artik secilmeme korkusuyla yasayan degil secen kisi olmustu. Ve simdi hayata bakisi bambaska. Diyecegim o ki, ters giden seyler olunca sarsilmak dogal ama devrilmemek esas, dusunup “neyi degistirmem gerek” diyebilmek, bir bilene sorabilmek, hedefler koyabilmek, isyani ve karanligi birakip aydinliga yurumek.. Bunlari yapmadikca ve kuru sikayetle yetindikce, yani ogrenmemeye inat ettikce, yeniden yeniden firtinadan kasirgaya dusmek isten bile degil.. Nafi, apacik mutluluk, bolluk ve guzelik bagislayan demek. Darr ise disardan kotu gozuken ama hedefinde bizi huzur, bolluk ve guzellige yoneltmek olan, bize ogreten, anlamamizi saglamak icin basiniza gelenleri gonderen demek. Bu bilinci sindirdigimizde daha kolay olacak "Bu iste de vardir bir hayir.."demek.. Ve o hayrin ne oldugunu kavrayacak kadar "ben" duygusundan uzaklasmak.. Sevgiyle.

 Gunay

BASIT


Bugun East river boyunca yuruyuse ciktim. Omrumun 33 yilini denizsiz nehirsiz dagsiz bir sehirde gecirmis birisi olarak en buyuk zevkim bu simdi, her gun olmasa da havanin guzel oldugu zamanlarda ya da icimde bir sikinti bir huzun bir ofke oldugunda yagmur camur demeden atiyorum kendimi nehir kiyisina.. Daha kopruye varmadan bir de bakiyorum ki ne uzuntu kalmis ne ofke icimde, gevsek bir gulumseme yuzumde..Taze cimen kokusu, deniz kokusu, vanilya kokusu, ve isimlendiremedigim degisik kokular beynimde nasil bir kimyasal degisimi tetikliyor bilmiyorum ama bir anda etrafimdaki tum detaylari gorme ye tum detaylarin icinde erime arzusu hissediyorum.. Kusun sesini, dalganin sikirtisini, otoyolun ugultusunu, o ugultuda akip giden insanlarin turlu cesit varligini, bulutlarin hizli yada yavas kayisini ve gokyuzunun degisen manzarasini, nefesimi, ayagimin yere degdikce cikarttiigi sesi, kokulari, yuruyen, kosan insanlari, insanlarin gozlerini, bedenlerinin hareket edisindeki detaylari, yanindan gectigim agacin yapraklarinin seklini ve rengini, hepsini hepsini birden ayni anda farketmeye calisyorum, Bu muthis bir alistirma.. Denemediyseniz bilemezsiniz. Birkac dakika (belki de saniyelerdir bilemiyorum) bunu yapabilmek bile insanin odagini fazlaca buyuttugu kendinden uzaklastirip baska seyleri gormeye cagiriyor.. Gerisi sihir gibi birsey zaten. Gereksiz yere neleri ciddiye alip da kendimi hirpaladigimin ayirdina vardi mi ruhum, oracikta koyup gidiveriyor yuklerini.. Kendi halime guluyorum.. verdigim tepkiler, dusundugum seyler, aman Allahim..
Basit’in ayirdina varis bu benim icin.. Ya Basit.. bakisimi, gorusumu, algilayisimi genisletiyorum, etrafimdaki cesitlilik ve guzellikleri ve sonsuz degisimin buyuklugunu, yasayan donusen her an degisen evren karsisinda takildigim sorunlarin kucuklugunu gosterdigin icin tesekkur ederim.
Sevgiyle

Gunay

CAMI


Benim bir oyunum var kendi kendime oynadigim. cok sikici buldugum ortamlari daha katlanilir kilmak icin icat ettigim bir kendimi eglendirme yontemiydi onceleri. Ilkokul ogretmenimle basladim bu oyuna, o masasinda oturup konusurken, onu konusan kocaman bir bukalemun olarak hayal ederdim. Her tenefus kosarak sinafa gelen kizi Banu’yu da tombul ve sevimli bir guvercin. Sonradan aliskanlik yapti ve hep bana eslik eder oldu insanlara baska bir karakter yakistirma oyunu. Simdilerde toplantilarda cokca siginirim arkasina, ve anlamaz insanlar neden ara sira sirittigimi, kimisi de siritarak karsilik verir, onlarin da kendi oyunlarini oynadigini dusunurum. Gecenlerde okudugum bir yazi bu oyun zannettigim seyin aslinda gercekten var olan bazi ozellikleri hissetmek oldugunu anlatiyordu. Himm… olay teoriklesiyor. O gunden beri uzerinde dusunmeye basladim ve bazi arkadaslarimin, tanidigim bazi insanlarin isimlerini listeledim. Ozellikle de bir karakter yapistirdiklarimin. Onlar hakkinda ne dusunuyorum, neden boyle dusunuyorum.. Bilseler ne derler :) Kendileri farkindalar mi? Ilkel ve bilge kabileler her hayvanin, her bitkinin, her varligin bir anlami ve beraberinde getirdigi bir ruhu olduguna inanirmis. Aslan gibi adam, yilan gibi tehlikeli, ayran gonullu,…:) deriz ya hani.
Cok sevdigim bir arkadasim, Lutfiye, muhtemelen okur bu yaziyi. Kendisini gumusi beyaz bir varliga benzetirim, varlik diyorum cunku isim bulamiyorum. Gorunmez bircok kolu var, bu kollardan herbiri on yuz bin yana yine gorunmez ipek salgilar yayiyor, sans eseri bile olsa eger onun alanina girmisseniz bu gorunmez iplerle hem ona hem de onun daha once kendisine bagladigi diger insanlara da baglaniveriyorsunuz. Bu baglar hem gorunmez hem gevsek, ozgurce hareket etmenize hicbir engel yaratmiyor ve aglarin merkezi diye de birsey yok, kim merkez olmak isterse bir cagri yapti mi, aglara dolasmis olan herkes bir anda o merkezin etrafinda harekete basliyor.. Bir tur beyaz tutkallik yani, toparlama, biraraya getirme, kaynastirma, hic on plana cikmadan.. Beyazligi da icindeki sevgiden.. O buluta giren hafifleyip yukzeliyor.. Jâmi (Cami) anlamina en cok onu yakistiyorum, birlestiren, kavusturan, butunlestiren, biraraya getirip kaynastiran demek Jâmi.. Ayrica Jâmi sozcugunde birtur sihir de var gibi geliyor bana, ne zaman kafam darmadaginik olsa, dusuncelerimi toparlayamasam, ne zaman yapacaklarimi planlayamaz durumda olsam, Jâmi’mi cagiririm. yetis yardimima dedim mi sasialcak bir sekilde dusuncelerim berraklasir, ucusan daginikligim derlenir toparlanir ve somutlasip cikar ortaya yapmak istediklerim. Notalarin bir araya gelip kulaga hos gelen bir muzige donusmesinde de Jami’nin eli vardir zannimca.. Sozcuklerin bir araya gelip bir roman olusturmasinda da oyle.. Icimizde jâmi, cagirdik mi yetisiveriyor..
Sevgiyle

GORMEK ve SEZMEK


“Basiretim baglandi yahu. “ dediniz mi hic? Usta satis tekniklerini bilenler bu basiret baglama isini en iyi yapanlardir heralde.. Gozleriniz acik oldugu halde uykudan uyanmis gibi olursunuz olanlari anladiginizda.. Nasil yaptim bunu ben der insan sonradan.. Nasil boyle bir karar verdim?
Onsezilerimizin, ileri goruslulugumuzun ve tecrubeleirmizin devre disi kaldigi andir o basiretin baglandigi an, gercegi goremeyip, olanlari kavrayamaz duruma dustugumuz, onlem almamiz gerektigini farketmedigimiz, kaynagimizdan koptugumuz andir o an. Bunu bir kere yasamak bile dusunen insanin uc bagimsiz seyin ayirdina varmasini saglar. Bir ucta icimizdeki bilgi kaynagi, oteki ucta davranislarimiz ve kararlarimiz. Ucuncusu de bu iki adayi birbirine baglayan kanal, yani irademiz ve farkindaligimiz. Irade ve farkindaligimiza sahip cikmadigimizda yaptiklarimiz bildigimizden, yuregimizin istediginden farkli olur, tecrubelerimizden ve icgudulerimizden uzak birbaska birisiymis gibi davraniriz. Esasinda dogrudur birisi cikip piyasaya bizim sahip cikamadigimiz kanali kendi irade ve cikarlarina gore kullanivermistir. Basiretim baglandi yahu.. deriz sonra.. Ha bir de sarhosken olabilir boyle seyler..
Sezgilerimizdir aslinda basiretimiz, gonulden bildiklerimiz. Ayrica yillardir ogrendiklerimiz, bilincaltimiz, tecrubelerimiz ve mantigimizla bildiklerimiz.Fiziksel gozlerimize ihtiyac duymadan da goruruz bu yuzden bazi seylerin icini disini, tum detayiyla biliriz, farkindayizdir olup biten pekcok seyin. Bana yutturamazsin bu numaralari deriz mesela :) Bilmektir basir olmak. Bazen de sebepsiz biliriz, ilk goruste biliriz. Tanrisal yuce bir ozelliktir Basir olmamiz. Basir herseyin otesini goren ve her detayi anlayan, icimizdeki ve disimizdaki acik ve gizli olan herseyi bilen demektir.
Eger basiniza gelen bazi seylerin nedenini anlamakta zorlaniyorsaniz ve neden neden neden hep boyle oluyor, niye bu tur durumlar hep beni buluyor diye dusunuyorsaniz ve cevaba birturlu ulasamiyorsaniz, ya soruyu baskalarina soruyorsunuz ya da derinden bilen o gonul gozunuzun soyledigini duyacak gorecek huzurda degilsiniz demektir..yani basiretinizin devamli bagli kaldigi, kanali kullanmadiginiz bir hal icindesinizdir.. Bazilari yillarca, kimisi bir omur oyle kalabilir eger uyanmayi tercih etmezse.. Once kafanizdaki gurultuleri susturun ve biraz yalniz kalin, sonra da soyle dua edin "Ya Basir, olanlari anlamak ve sebebini bulmak istiyorum, bana isik tut, beni anlayan goren ve bilen eyle, Butun bu olanlarin, bu duygularimin su an goremedigim sebeplerini bilmek ve neyi degistirmem gerektigini kavramak istiyorum" Bu niyeti aklinizda tutup derin nefesler alip gun icinde ara ara hatirladiginizda (bir kagida yazip cepte tasimak ve arada bakivermek mesela) ve kendi iradenizin tek sahibi siz oldugununuzu kendinize sikca hatirlattiginizda algilarinizin acildigini, hayatinizda olanlarin sebep ve sonuclarini eskisine gore daha iyi kavradiginizi ve ne yapmaniz gerektigini bildiginizi hissedeceksiniz. Zaten sizde olana ulastiginizi goreceksiniz. Yani farkindaliginizi artiracak iradenizi baskalarinin ellerinden kurtaracaksiniz.
Sevgiyle..Gunay

Yaratmak ve sevmek


Ne zaman ozgun birsey yapsam cok mutlu oluyorum, ve onu gostermek, paylasmak, bunu ben yaptim ben yaptim demek hosuma gidiyor. Kizim da oyle, New York’da bir kek piser, kokusu Ankara’ya duser. Ysa kek binlerce benzer kekten biri gibi gorunur ama degildir, o ozeldir, ozgundur, guzeldir, benim kizimin kekidir. Kucuk prensin gulu gibi. Icine bir tutam sevgi, bir kasik merak, uc bardak emek ve alabildigince heves katilmistir..

Her projemi bitirdigimde icime bir huzur, bir keyif, inanilmaz bir tatmin duygusu dolar. doner doner bakarim yaptigima, Birsey yazmissam doner doner okurum.. Severim kendi capimda yarattiklarimi, yaratmak can verir bana. Her yeni is heyecandir o yuzden, kendime yeni alanlar bulurum deneyimleyecek.. hevesim, enerjim, cabam artiverir her yenilikle..Bu hep boyle gitmez ama, gun olur yaptigim islere alisirim, ustasi olurum, simdiki bir oncekinin biraz degistirilmisi olmaya basladi mi beni de bir huzursuzluk almaya baslar.. Yerimde oturamaz olurum o zaman, Birseyler olmali birseyler degismeli. yaratacak birseyler.. Yaratmadan yasanan bir hayat curutur insani yavas yavas,, Teyzem turlu cesit yelekler, kazaklar, atkilar orer, her seferinde yeni bir tasarim.. Kizima her gece bir masal uydurdugum geceleri hatirliyorum.. Hikmet Cetinkaya her seferinde farkli bir gelincik kompozosyonu boyar.. Kimisi pisirirken yaratir, kimisi yazarak yaratir, kimisi agac budarken, cicek ekerken, sac keserken, pasta suslerken, ev temizlerken, ogretirken, oynarken, dogururken, buyuturken yaratir. Sevgiyle yapilan her is yaratimdir bir bakima.. farklidir.. sizindir.. Ve seversiniz yarattiklarinizi.. bu dogaldir..

“Bari” yaratan demek. Yoktan var eden, esi benzeri olmayani ortaya cikaran, fiziksel ve manevi/ruhsal olarak var olani degistirip donusturup yeniden yaratan, yeni sekillerle ortaya cikaran ve bunu kusursuz, ahenk ve uyum icinde yapan demektir.. Ve Bari yarattiklarini sever, onlar icin en iyiyi ister.

Hadi hep birlikte yaratalim bari..

Ve surekli yeniden yaratildigimizin da farkinda olarak. 

Sevgiyle 
Gunay

HALIM


"Halim" :

Her tur durumda sefkatli, sevecen, merhametli, huzurlu ve sakin olabilen. Isyankar ve zalime karsi bile olculu, telassiz, dusunceli ve nazik kalan..Ve bizim de sefkatli, sevecen ve merhametli olmayi ogrenmemiz icin sartlar yaratip ogrenme olanaklari sunan...

Insanin bu sifata uygun bir anasi, babasi olmasi ya da bir arkadasi, bir dostu, esi, ogretmeni, patronu ya da evladi olmasi ne guzel birsey olur degil mi, insan nasil da olgunlasip gelisir etrafinda boyle kisislerle.. Hadi kendimizden baslayalim o zaman, once kendimizi Halim eyleyelim..

Sevgiyle.
Gunay