Wednesday, September 19, 2012

Hayat ustume ustume geliyor diyorsan bir bak nerde duruyorsun..
Ne karsisinda dur, 
Ne suruklen pesinde, 
Durup seyir de etme gecip gidisini,
senin yerin hayatin kalbi..
Gunay

Biz de pilavlik pirincler gibiyiz :)

Annem soylemisti yillar once pilav pisirdigi bir sira kiyidan izlerken,
"Her pirinc ayni miktar suyu tasimaz, kimi pirince bire iki oraninda su koyarsin,
kimisine bire bir bucuk. Denemeden bilemezsin, az ile dene, gozlemle, bir sonrakine
tasidigi kadar koyarsin. "

Bir de hamur yogururken aldigi kadar un meselesi var ya, aldigi kadar..:) bir alem bu eskiler.
Annem olcer bicerdi, anneannem ise goz 

karari hep bilirdi neyin ne kadar alabilecegini.yillarin gormus gecirmisligi iste..
Biz de pilavlik pirincler gibiyiz degil mi...
Bir soz ile kimimiz kaskati kalmaya devam ediyor, kimimiz civiyiveriyor, kimimiz de tane tane goz goz oluyoruz..
sonucta hepimiz pilav olacagiz.. ha ha haaa...bunu bilmek cok guzel..

Gorunen

Hicbirsey gorundugu gibi olmayabilir. Gorunen, gorenin aynasinda anlamlanir. Ayni seye bakip birbaskasi baska birsey gorebilir. Bilgimiz ve algimizin olcutleriyle anliyoruz, anlamlandiriyoruz herseyi, bilgimiz veya bakis acimiz degistiginde ayni seye bambaska bir anlam verebiliyoruz. Kesin kanilar, kati inanclar, yargilayivermeler,..butun bunlar bizim kendi limitlerimiz. Gunay
Ne guzel bir dua, ya da ogut degil mi, sevgili Ali Karakus'un yureginden akivermis:
"YAŞA SEN
http://alikarakus.blogspot.com/2012/09/yasa-sen.html



*Kendi karanlığına sırtını dönmeyerek ve hatta karanlığını da kucaklayarak, kutsayarak
*Dünyada gördüğün karanlığın aslında sadece bir ışık yakma fırsatı olduğunu bilerek
*Kendi ışığını, ateşini besleyerek; yanık tutarak; kendine hata yapma, olduğun gibi olma, keşfetme ve hatta hiçbir şey yapmama izni vererek
*Başkalarından ve adına "herkes" denilen o sürüden çok ve en önce kendi kalbinin sesini duymaya niyet ederek
*Kendi kalbinin sesini duyabildiğinde, kalbinin yolundan cesaretle yürüyerek; sınırlarını zorlayarak; değişerek, değiştirerek
*Tüm bunların içinde ve ötesinde hep sevdiğin yerde, sevdiğin insanlarla ve severek kendi biricikliğini, bambaşkalığını ifade ederek
*Sevemediğin her şeyin bu hayatta çok önemli ve anlamlı bir yeri
olduğunu bilerek ve neden sevemediğine bakıp kavrayışını derinleştirerek
*Kendini de aynen hayat gibi evirerek, devirerek, dönüştürerek ve her defasında daha büyük ve daha derin ve daha sevgiye açık bir insana bir daha doğurarak
*Sınırsız bir rahmetle, bereketle, şefkatle, bağışlayıcılıkla kuşatılmış olduğunu bilerek ve adına hayat denilen bu harikulade fırsatın her anının hakkını vererek, suyunu çıkararak, lezzetine vararak ve bu lütufkarlığa aynı lütufkarlıkla - senden taşan rahmet, bereket, şefkat, bağışlayıcılık, sevgi, güzellik ile cevap vererek YAŞA..."   Ali Karakus

Cirkin ofke

Ofke cirkinlestirir..Ofke yorar.. Ofke tuketir.. Ofke iradeni uyutur, Ozben ile bedenin arasindaki sinir aglarini gecici felc ederek istemedigin seyleri yaptirir.. Ofkenin sonundaki pismanligin da ayrica yan etkileri vardir, sucluluk ve kafa karisikligi biraktigi icin normalde yapmak istemeyecegin seyleri yapmana sebep olabilir.. Ofke etkenine karsi sakin ve dingin kalmak ise ruhunun sesini hep daha iyi duymani saglar ve iradeni elinde tutturur. Iraden sensin. Ofkeli bir insanla zilzurna sarhos bir insan arasinda hicbir fark yoktur.

BENIM TARAFIMDAKI ALICILAR

Bu sabah kulaklığımın yanımda olmadığını farkettim ve çekmecemde duran eski kulaklığa mahkum kaldım, Sağ tarafı bozulmuş zaten, sesler de cızırtılı ve derinden geliyor. Bazı enstrumanlar daha iyi iken, insan sesleri hepten berbat.. Birkac şarkı dinledim çalışırken, içimde garip bir his, bir mutsuzluk, bir boşluk, bir doyurulmamışlık.. Bir refleksle çıkarttım kulaklıkları. Detayın ve inceliğin tad
ına varınca insan, nasıl da yavan geliyor iyi işlenmemiş, kalitesi düşük şeyler, az önce kulağıma akan müzik gibi. Oysaki biliyorum ki şarkı aynı şarkı, notalar tınılar aynı, medya aynı, yayın aynı, tek farklı olan benim tarafımdaki alıcılar.. kulaklık.
BENIM TARAFIMDAKI ALICILAR..Bu söz birkac kere tekrarladi büyüdü yankılandı tekrar tekrar söyledi kendini “Sinyaller aynı! Tek fark senin algılamanda, tek mesele senin algılaman, Tıpkı kulaklıği değiştirerek müziği algılamanı değiştirebileceğin gibi, kendi alıcılarını da değiştirebilirsin..Onlar sana verildi senin kontrolünde.. alıcılarını değiştir alıcılarını değiştir ALICILARINI DEGISTIR”
Içimde ve dışımda sürekli var olan ve beni beslemek üzere devamlı sinyal ve bilgi gönderen kaynaklari düşündüm.. evrenin müziğini.. Midem guruldar, kalbim küt küt atar bazen, içim sızlar, ya da içimde bir kıpırtı bir heyecan belirir, çiçekler kokar, bir insan gülümser, gürültülü sokakta cılız bir ağaçta bir kuş cikcikler, otobüste yanımda oturan teyze bir derin nefes alır offff.. bir bulut diğerlerinden daha hızlı kayar gökyüzünde, güneş tenimi ısıtır, trafik polisi keyifle öttürür düdüğünü bu kavşakta ama öteki kavşaktaki kızgın kızgın üfler, bir adam saçlarını sıvazlar dikiz aynasında, kötü bir koku gelir havalandırma delıklerinden, bir küçük köpek bir büyük köpeğe cesurca hırlar, soluduğum hava serin ve taze ciğerlerimi doldurur.. iş arkadaşım dalgın dalgın yürür, bir dost telaşesini paylaşır mesajında heyecanla, ve böyle böyle yaşam her saniyesinde binlerce binlerce sinyal gönderir her köşeden, içten ve dıştan.. Bunları almak veya almamak, filtrelemek ve seçerek almak, ya da hepsini almak ama farkında bile olmadan düşük kaliteli bir sinyal olarak almak, bir kısmını yüksek kaliteli alırken bir kısmının tonunu düşürmek, sadece içden gelenleri almak, veyahutta içe kulak tıkayıp sadece dıştan gelenleri.. dıştan gelenlerle içte firtınalar kopartmak.. içten gelenlerle dışta poyrazlar veya lodoslar estirmek.. Işte yaşam dediğimiz bu... sinyaller alıyoruz, değişik kalitede ve dozda algılıyoruz o sinyalleri, işliyoruz ve yeni sinyaller üretip salıyoruz dünyaya..
Bilinesi tek şey var, gelen sinyaller herkese aynı şekilde gidiyor, alıcı olan bize bağlı onu nasıl algıladığımiz, Kontrol paneli bizim yonetimimizde.. Filtreler ve işlemek bizim elimizde. Ve birçok teknik var bu becerileri geliştirmek için.. Kendimize yardım edebiliriz.. Yeter ki niyetlenelim.. Daha iyi göreceğim, daha iyi duyacağım, daha iyi farkedeceğim, daha iyi hissedeceğim. Ve iyi güzel olanları alıp bana zararlıları eleyeceğim.. (beceri arttıkca kötüleri de alıp iyiye cevirmek mümkün)..
Mutsuz, gergin, öfkeli, karamsarlığa yatkın ve çokca şikayetci iseniz algılama makinanizı elden geçirme zamanı gelmiştir. Kolay ve hızlı bir şekilde farkı kendinize ispatlamak istiyorsanız bugun birşey yapın: Dik oturun, derin derin birkaç kez nefes alın, aldığınız nefesin tüm vücudunuzu temizlediği bilin ve bugün algılarımın kontrolünü elime aldım diyin. Bütün duyu organlarınızı düşünerek tekrar nefes alın.. Gözleriniz, kulaklarınız, elleriniz, diliniz, burnunuz bugun kendisine sunulanı farkedecek ve içinizdeki güzel makina iyi olanları ve iyi olmayanları tek tek size söyleyecek.. Farkedin.. Sadece farkedin.. Birgün gelecek o makina diyecek ki „Ben artık şunu bırakıyorum.“ Ya da „Ben artık bunu yapmak istiyorum“ Acele etmeyin.. şimdilik sadece farkedin ve bu alıştırmayı birsüre yapın.. Güzel günlere.. Gunay